Siyasal tarihimize böyle mi geçer, bilemiyoruz. 2019 için savaş çoktan başladı. Bir yandan New York’ta Zarrab çözülüyor, öte yandan Man Adası’na para transferinin belgeleri ortalığa döküldü. Bunlar daha işin başlangıcı, devamı artarak gelecek gibi görünüyor.
AKP’nin tavrı beklendiği gibi, “saldırı en iyi savunmadır” mantığıyla Zarrab’a ve Kılıçdaroğlu’na sürekli saldırıyor. Bu kadarı anlaşılır… Ancak AKP daha da öteye götürerek işi “milli mesele” ve “ülkeye bir komplo” olarak sunuyor.
Her şey herkesin gözünün önünde yaşanmasına rağmen Erdoğan büyük bir beceri ile sorunu bir “milli mesele” haline getirebildi. 17-25 Aralık büyük yolsuzluklarına; devleti cemaatler arasında paylaşırken patlak veren darbeye; hemen tüm devlet kurumlarının yozlaştırılmasına; dış politikada tam bir iflasa ve bütçeyi yıkıma yaklaştıran devasa savaş masraflarına rağmen, bunlara sebep olan iktidar “sütten çıkmış ak kaşık” rolü oynayabiliyor.
Cumhuriyet tarihinde böyle bir rezillik yaşanmadı. Tüm rezillikler Amerika’nın niyetleri öne sürülerek örtülmek isteniyor. “Kol kırılır yen içinde kalır” mantığına bu olanlar sığmıyor. Aile, akraba, hatta aşiret günahlarının örtüldüğü günlerden kalan bu deyiş… Hem günümüz tekniği karşısında hem de olayların boyutlarından dolayı kırık kol “yen” içinde kalmıyor. Fakat AKP, bir siyasal parti gibi değil de fakat bir kabile gibi davrandığında bu fırtınayı atlatabileceğini hesaplıyor.
ABD’nin kendi egemenliğini sürdürmek, çıkarlarını korumak ve büyütmek için dünyayı sürekli dizayn etmeye çalıştığı çok açık. Türkiye ile ilişkileri de Irak’ın işgal günlerinden beri sürekli git gelli oldu. Bu gerçekleri artık çocuklar bile biliyor.
Türkiye de Berlin duvarı yıkıldıktan sonra Ermenistan ve Azerbeycan’da darbe girişimlerine kalkışmıştı. Fakat ağızına yüzüne bulaştırdı. Irak işgali sonrası ve özellikle Arap isyanları sonrasında Suriye ve Irak’ta oynadığı lanetli rolleri unutmuş görünüyor.
İktidar politikalarının bölgede IŞİD ve El Nusra eliyle nasıl büyük yıkımlara neden olduğu biliyor. O günlerde sahada oyun kurucu olmakla övünen AKP, birkaç yıl içinde tribünlerde seyirci haline geldi.
“Bu dünya böyle!” Açık verdin mi hemen bir darbe yiyebilirsin. AKP iktidarı kendi iktidar yıllarına bir baksın, entrikasız, kumpassız kaç günü vardır. Aynı silah kendine dönünce “devletin bekası” gürültüsünü başlatıyor.
Olaylar bir dönüm noktasına yaklaşıyor. Büyük güçler etki alanlarını arttırmak için her yolu deneyebilir. Ancak onların kumpasları için adeta her malzemeyi sunanların vereceği bir hesap yok mu? Ergenekon davaları “kumpas” çıktı. 17-25 Aralık yolsuzluklar meğer “bir hükümet darbesi” içinmiş. 15 Temmuz sonrası “aldatıldık” feryatları ortalığı kapladı. Zarrab uğruna Amerika’ya iki kez nota verildi.
AKP iktidarı yolsuzluk ve çürümenin üzerinde oturuyor. Neoliberalizmle her şey alınır satılır hale gelince tüm değerler büyük bir erozyona uğradı. Tüm dünyada egemen olan bu eğilim Türkiye’de misliyle yaşanıyor. Çünkü iktidar olmak için 100 yılın fırsatını yakaladığını düşünen siyasal İslam neoliberalizm dalgasına en hızlı ayak uyduranlardan oldu. “Kamu mallarının yüzde 90’ını AKP sattı.” Yolsuzlukların en büyüğünü onlar yaptı.
Cumhuriyet tarihinde Kemalizm “din düşmanı” olarak gösterildi ve hatırlandı. 100 yıllık fırsattan sonra iktidara gelen siyasal İslam ne ile anılacak? Yolsuzluklarla, Zarrab davasıyla!
Fırtına bu yönde yol alırken Bekir Bozdağ’ın açıklaması daha neler olabileceğinin işaretlerini veriyor: “Kılıçdaroğlu güvenlik sorunu haline gelmiştir”. Aynı ibareyi kelimesi kelimesine bir hafta önce Yeni Şafak başyazarı İbrahim Karagül kullanmıştı. Evet AKP iktidarı Türkiye’yi hızla duvara sürmesiyle “güvenlik ve beka sorunu” yaratıyor.
2019 savaşları büyük bir gürültüyle başladı. Büyük olasılıkla sonuç için 2019’u beklemek gerekmeyecek!
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]